Nemrud, ona karşı gelen Hz İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
– Acele ile nereye gidiyorsun?
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
– Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
– Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
– Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.
Hayatı güzel kılan, birlikte yaşadığımız insanlardır.
Biz de başka insanlarını hayatını yaşanabilir kılanlardan mıyız ? Sevgi, dostluk ve muhabbetle bu dünyayı daha güzel ve daha yaşanılası yapanlardan mıyız ? Kolaylaştıranlardan mıyız ? Müjdeleyenlerden miyiz ? Yaratılmış her şeye, Yaratandan ötürü sevgi ve şefkatle bakanlardan mıyız ? Kısacası iyi miyiz ?
Zamanı geldiğinde, İyiden yana olabiliyor muyuz ? Tıpkı bu minik karınca gibi cüssemize bakmadan, elimizden gelenin en iyisini, iyi olan için yapıyor muyuz ?
Dünyadan ve hayattan dert yanmadan önce, kendimize sormamız gereken en önemli sorular bunlar bence zira içinde yaşadığımız bu dünya da, yaşadığımız hayat da bizim yaptıklarımızla, bizim tepkilerimizle şekilleniyor en nihayetinde.
İğneyi kendimize batırdık mı, karşımızdakileri suçlamadan, kendimizi yargıladık mı ? Biz hayata ne kattık ki ondan ne bekliyoruz, biz bu tarlaya ne ektik ki neyi biçmeyi bekliyoruz ?
Her dem sevgi, dostluk ve muhabbetle, daha güzel ve daha yaşanılası bir dünya dileklerimle…
Mustafa Murat Güngör
08.07.2015
