43 yaşına girdiğim bu güzel bahar gününde, müsaadenizle, hayatın bu süreçte bana yaşatarak gösterdiklerinden ve bu hayatın her hangi bir dönemini birlikte geçirdiğim, hayatı paylaştığım siz sevgili, ailemin, dostlarımın, akrabalarımın, öğrettiklerinden, öğrenebildiğim bazı şeyleri, bir kaç satır paylaşmak istedim.
Hayat değişik şekillerde insana öğretiyor ki, hayatı çok ciddiye almamak gerekiyor zira hayat o kadar uzun değil. Hatta kısa metrajlı bir film, hem de en kısasından. En önemlisi iyi, güzel, insanca ve olabildiğince mutlu yaşamaya çalışmak çünkü aslında insanın doğasına en uygun yaşam biçimi mutlu yaşamak ama her zaman insan mutlu olamayabiliyor. Hayat hep aynı şekilde devam etmiyor. Bir dönme dolap misali, bazen en tepede oluyorsun, zirve yapıyorsun, zirvedesin, şen, şakrak kahkahalarla mutlu ve huzurlu, bazen en aşağıda oluyorsun, dibi boyluyorsun, diptesin, dertli, kederli ve üzgün gözyaşları içinde, kendini yeyip bitiriyorsun. Her insan için bu böyle ve her insan hayat boyu yaşıyor bu ikilemi. Yine de en olumsuz durumda dahi umudu yitirmeden, mutluluğun yolunu aramalı insan. Mutsuzluğun ve kendine acındırma duygularının gölgesinden, melankolinin boş vermişliğinden ve aciziyetinden, kendini biran evvel kurtarıp, dipten, umuda, zıplamayı becerebilmeli insan. İnanıyorum ki bu güç, her insanın içinde mevcut, yeter ki gerçekten mutlu olmayı istesin insan.
Elimizdekinin kıymetini, henüz elimizdeyken bilmeyi pek beceremiyoruz gibi, oysa kaybettikten sonra değer bilmenin ve hak ettiği değeri vermenin bir anlamı olmuyor çoğu zaman, giden gidiyor. O yüzden elimizdekinin kıymetini bilmeliyiz, kaybetmemek için elimizden geleni yapmalıyız, yinede giden varsa ki zorla hiç kimseyi yanınızda tutamazsınız, ardından ağlayıp, yasını tutacağımıza, yenilere, yeni insanlara, yeni dostlara, yeni umutlara, yeni sevgilere yer açtığı için teşekkür etmeyi becerebilmeliyiz. Zira güneşi kaçırdığınıza ağlarken, gözünüze dolan gözyaşlarından, hayatınızdan geçen yıldızların farkına varamadan, kayıp gittiklerinin, nice zaman sonra farkına varırsınız ama çoğu zaman iş işten geçmiş olur.
Acı, tatlı, güzel, çirkin, mutlu yahut hüzünlü her yeni olaya, kadın, erkek, doğru, yanlış, iyi, kötü, dürüst yahut yalancı, her insana hayatımıza kattıkları için, bize verdikleri dersler için teşekkür etmeliyiz. Hayatı her yönüyle kabullenip, yaşamak en güzeli. Hayat’ a karşı değil, hayatla birlikte yaşamalı. Her olaydan almamız gereken dersleri alıp, yolumuza, o bilgi ve tecrübelerle devam etmeliyiz çünkü hayat daima bir değişim ve gelişim süreci, öğrenmenin yaşı ve sınırı yok, öğrendikçe, öğrenilecek daha çok şey olduğunu anlıyor ve bu güne kadar öğrendiğinin, koskoca ummanda bir damla bile etmediğinin farkına varıyor insan, şaşırarak.
İnsan, hayatın baş döndüren hızından, kendini sıyırıp, durup, düşündüğünde, yaşadıklarının muhasebesini yaptığında, hiç bir şeyin tesadüf olmadığının farkına varıyor. Hayatına giren her insanın ve karşılaştığın her olayın, kendini tanıman ve bilmen için, kendini bulman ve anlaman için Yüce Yaratan tarafından yazılmış, başrol oyuncusunun kendin olduğu, karşına çıkan olaylarda vereceğin kararlara göre şekillenen, adına kader denilen, muhteşem bir senaryo olduğunu anlıyor insan. Şems’in dediği gibi, ‘’Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin’’ dolayısıyla yaşadığın iyi şeyleri kendine, kötü şeyleri kadere yahut başka insanlara mal etmenin de bir anlamı yok. Zira ne yaşıyorsak kendi şeçimlerimizin sonucunu yaşıyoruz ve bu bağlamda karşımızdaki insan’ın bize yaşattıkları sadece bizim seçimlerimizin yansıması.
İşte bu yüzden, bu güne kadar hayatıma giren, beni mutlu yahut mutsuz ederek, ağlatarak yahut güldürerek, bunu ne şekilde yapmış olduğunun artık hiç bir önemi yok, bana bir şeyler öğreten, benim şimdiki ben olmama katkı sağlayan, sevdiklerime, nefret ettiklerime, kızdıklarıma, güldüklerime, küstüklerime, barıştıklarıma, sarıldıklarıma, dövüştüklerime, tüm dostlarıma, dost bildiklerime ve düşman gördüklerime, hayatımın bir anında şu yada bu şekilde karşıma çıkan, hayatıma etki eden, yön veren, ivme kazandıran, her kese tüm kalbimle teşekkür ediyorum.
İşte tamda bu sebeple, kalmadı kimseye nefretim, ne kimseye öfkem kaldı nede kimseye kinim, beni üzenleri, kıranları, incitenleri ve yarı yolda bırakanları tüm içtenliğimle affediyorum ve şayet bilerek yahut bilmeyerek kırdığım, incittiğim, üzdüğüm ve yarı yolda bıraktığım insanlar olduysa onlardan da tüm içtenliğimle af diliyorum.
Herkes için, her şeyin en hayırlısını diliyorum, her şey gönlünüzün istediği gibi olsun yahut olan her şey, gönlünüzün, razı olacağı şeyler olsun.
Sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik ve muhabbetle hepinizi kucaklıyor, öpüyorum. İyi ki hayatımda var oldunuz, iyi ki varsınız, hep var olasınız, hepinizi çooooooook seviyorum…
Mustafa Murat GÜNGÖR
22 Mayıs 2013
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.